Silent Hill (2006)

Fatih Varlık
0

İşte benim favori korku-gerilim filmim.İlk olarak Ps1 de yollarımızın kesiştiği Silent Hill oyununun ardından;filmi çıksa da izlesek dediğim,bence en iyi video oyunu tabanlı film.Bu konuda kesinlikle özel bir yapım olduğunu düşünüyorum.Silent Hill oyun serisinin tamamını oynamış biri olarak, filmin kurgusunun ilk iki oyuna benzerlikler gösterdiğini ancak senaryo uyarlamasının oyunla bire bir ilişkili olmadığını söylemeliyim.
Filmin incelemesine başlamadan Silent Hill’in neden özel olduğundan biraz bahsedeyim.Her şeyden önce oyunu oynayan herkesin büyük ilgisini kazanan Silent Hill;kendine has sisli atmosfer,değişen boyut kavramı,siren sesi,garabet yaratıklar ve lanetli kasabamızın ta kendisi ile yoğurulmuş müthiş bir kurgudur.İlk oyunun çıktığı dönem sık sık Resident Evil oyununa göndermeler yapılaraktan,Silent Hill’ın onun kopyası olduğu düşüncesi,oyunun kendine has hayran kitlesinin oluşması ile ne kadar saçma bir görüş olduğunu ortaya çıkarmıştır.Öncelikle Resident Evil sadece eğlencelik deyim yerindeyse çerezlik bir oyundur,öte yandan Silent Hill oynayanı da izleyeni de içerisine çeken müthiş bir kurgunun yanı sıra kendine özgü felsefe taşıyan sıra dışı bir bileşimdir.
2006 yılında gelen Silent Hill filmi oyunu daha önce oynamamış kişiler tarafından eleştirilip tam olarak anlaşılamasa da,filmi uzun süredir bekleyenler için oyundan esintiler görmek dahi memnun edici bir gelişme olmuştur.Her ne kadar sinema için ikinci filmin gişeye girmesi 2008 yılından itibaren sürekli ertelense de bunun tek sebebi filmin tam olarak hakkını verecek ve seyirciye oyundaki tadı bire bir aktaracak cesaretin, yapımcılar tarafından gösterilememesidir.Sonuçta kendi içerisinde kompleks bir konu içeren Silent Hill’in,genel izleyici kitlesine hitap etmeyeceği açıktır.Ancak sadece Silent Hill fan kitlesi dahi,gelecek yeni filme yüksek gişe yaptıracak potansiyele sahiptir.Her neyse Silent Hill ile ilgili sayfalarca yazabilirim ancak artık filme geçelim…Filmin konusuna gelecek olursak;mutlu bir şekilde evliliklerini sürdüren Rose ve Christopher çiftinin,gizemli bir hastalığa sahip Sharon isimli küçük bir kızları vardır.Sharon özellikle geceleri kabuslar görmekte ve Silent Hill denilen bir kasabanın adını sayıklayarak,uyurgezer halde evden uzaklaşıp hayatını tehlikeye atmaktadır.Rose,Sharon’ı en iyi doktorlara götürmüş olsa da  hastalığa bir çözüm bulunamaz.Kahramanımız,Christopher’ın aksine artık tıptan medet ummaktadır ve Sharon’ın iyileşmesi için sürekli kabuslarında bahsettiği Silent Hill kasabasına gitmeyi düşünmektedir.Ancak internetten yaptığı araştırmalar sonucunda, kasabanın büyük bir yangın sebebiyle yıllar önce boşaltılmış lanetli bir yer olduğunu öğrenmesi cesaretini kırmaya yetmez.Dahası  kasabanın yeri dahi tam olarak bir muammadır.Pek çok kaynakta kayıp kasaba olarak adlandırılmaktadır.Bütün bunlara rağmen Rose’un geri adım atmaya niyeti yoktur ve Sharon’ın iyileşmesi için oraya gitmenin tek çareleri olduğunu düşünür. Christopher’a haber vermeden Sharon’ı yanına alarak Silent Hill kasabasına doğru yol almaya başlar.
Kahramanımız yolculuk sırasında bir benzinliğe uğrayarak yakıt almak ister.Ancak bu sırada kredi kartının reddedildiği görür.Christopher,Rose’un bilgisayarından ve ona gün boyu ulaşamamasında ötürü onun Sharon ile beraber gizemli Silent Hill kasabasına yola çıktığını anlamıştır.Rose’u durdurmak için banka hesaplarını engellemiştir.Ancak bu hamle onun Silent Hill’e ulaşma konusundaki kararlılığını etkilemeyecektir.Marketteki görevli bayana Silent Hill’e nasıl gidileceğini sorar,aldığı cevap ise artık oraya hiçbir yolun gitmediğidir.Bu sırada arabada yalnız kalan Sharon,bir polis memurunun(Cybil) dikkatini çekmiştir. Cybil,Rose’un Sharon’ı bu ücra,gözlerden uzak yere getirerek  öldüreceğini düşünür.Çünkü geçmiş yıllarda aynı bölgede Cybil’in düşündüğü ihtimali kuvvetlendiren vakalar olmuştur.Bunun üzerine Cybil motosikleti ile Rose’un kullandığı arabanın peşine düşer.Bu sırada arabanın radyosunda benim çok sevdiğim parçalardan biri olan Letter-from the lost days parçası çalmaktadır.Hızını arttıran kahramanımız,zifiri karanlıkta önüne çıkan çocuğa çarpmamak için kaza yapar.
Uyandığında bambaşka bir memleket olan Silent Hill’dedir.Çok geçmeden arabasının kapısının açık olduğunu ve Sharon’ın yanında olmadığını fark eder.Sharon’ın nereye kaybolduğunu anlamaya çalışırken,telefonla Christopher’a ulaşır.Ancak nedendir bilinmez hat kesik kesiktir ve Rose derdini tam olarak anlatamadan telefonu kapanır.Christopher endişelenmiştir zira tedirgin edici telefon konuşması onun Silent Hill hakkındaki tereddütlerini haklıya çıkaracak cinstendir.Bunun üzerine Christopher arabasına atlar ve ailesini kurtarmak için yola çıkar.Telefondan umudunu kesen Rose, arabasından dışarı çıkarak çevreyi incelemeye başlar.Kaza yaptığı yerin hemen ilerisinde “Silent Hill’e hoşgeldiniz” yazısı dikkatini çeker.Bu sırada sesiz sakin gözüken,sislerle kaplı kasabanın tamamen terk edilmiş olduğunu anlar.Etrafı keşfetmeye çalışırken bir anda Sharon’ın koşarak uzaklaştığını görür.Ansızın siren sesleri yankılanmaya başlamıştır.(Siren sesleri Silent Hill’a özgü zaman kavramının değiştiği,farklı bir boyuta sıkışma anının başlangıcıdır.)Ortama karanlığın çökmesi ile şaşkına dönen Rose çakmağını yakarak Sharon’ı en son gördüğü yere doğru tedirgin bir şekilde hareket etmektedir.Sharon’ı ararken karşısına kısa boylu ellerinde bıçak olan garabet yaratıklar çıkar.Onlardan kaçmaya çalışır ancak kapana kısılmıştır ve buradan kurtuluş yok gibidir.(boooom)
Rose kafeterya tarzı bir mekanda uyanır.Sanki az önce yaşadıkları sadece bir kabustur.Yeniden sislerle dolu kasabanın içerisindedir.Peki nasıl olmuştur da buraya sağ salim gelebilmiştir.Sokağa çıkan ve çevreyi incelemeye devam eden kahramanımız,kasabadan çıkış yollarının katlanıp uçuruma dönüştüğünü ve geri dönüşün imkansız olduğunu fark eder.Arabasına geri döndüğünde ise onu bir sürpriz beklemektedir.
Cybil oradadır ve silahını çekerek Rose’u göz altına alır.Cybil da bir trafik kazası geçirmiştir ve Silent Hill'e nasıl geldiği konusunda hiçbir fikri yoktur.Rose,başından geçen gizemli olayları,Sharon’ın kaybolduğunu ve onu bulmaları gerektiğini söylese de Cybil bu tuhaf mekanda ondan başka şüpheli görememiştir.Ardından Sharon’ı bulmak adına etrafı kolaçan etmeye karar verirler.Kısa bir süre sonra karşılarına garabet bir yaratık çıkar.Artık lanetli kasabada kader ortağıdırlar.
İşte filmin girişini pek kısa olmasa da bu şekilde özetleyebildim.Filmin devamında Cybil ve Rose’un,Sharon’a ulaşmak için gizemli kasabada neler yapacakları,olaya sonradan dahil olan Christopher’ın eşi ve kızını kurtarma çabaları,Alessa’nın kim olduğu sorusunun cevabı ve lanetli kasabada halen yaşamakta olan ve kendilerine özgü inanışları ile bu cehennemde hayatta kaldıklarını savunan bir avuç kasabalının,Silent Hill’deki  üç yabancıya karşı nasıl bir tutum sergileyeceği anlatılıyor.Peki finalde iyiler mi kazanacak sorusunun cevabı ise tam olarak net olmasa da,zekice bir önerme ile cevaplanıyor.

Filmi izleyenler için;

-Filmin bir sahnesinde Christopher ile Rose sanki yanyanadır.Hatta Christopher,Rose’un parfüm kokusunu aldığını söyler.Bu sahnenin açıklaması Rose’un artık Silent Hill içerisinde farklı bir boyutta yaşadığı ve eşi Christopher ile yeniden bir araya gelemeyeceği olabilir.
-Finalde,Rose ve Sharon’a Silent Hill’den çıkış kapıları açılır ancak eve döndüklerinde Christopher onların geldiğini anlamaz.Bu da yine benzer şekilde boyut kavramından ötürü kahramanlarımız bir daha asla eskisi gibi aile olamayacağının göstergesi olabilir.
-Alessa’nın neden kasabalının sığındığı kiliseye giremediği sorusunun cevabını bende bilmiyorum.Ancak filmde birkaç kez geçen cümlelerde kasabalının inanışlarının Alessa’yı oradan uzak tuttuğunun altı çiziliyor. 
-Silent Hill filminin ilk 2 oyunun kısmi uyarlaması olduğundan bahsetmiştim.Rose ve Sharon,Silent Hill yolunda arabalarıyla ilerlerken çalan Letter-from the lost days şarkısı serinin üçüncü oyununda,yine benzer bir araba ile seyahat sahnesinde kullanılıyor. 
-Sharon ve Alessa rollerini başarıyla canlandıran Jodelle Ferland,yine blogumda incelemesini paylaştığım Case 39 filminde de gayet başarılı bir performans sergiliyor. 
-Christopher Da Silva rolündeki Sean Bean ise 2006 yılı Silent Hill filminde rol almadan önce,The Dark(2005) (yine blogumda incelemesi olan filmlerden.) filmindeki rolü ile hemen hemen çok benzer bir baba rolünde,Silent Hill filmi ile karşımıza çıkıyor. 
-Filmin sonlarına doğru Alessa’nın ödül olarak Rose’a anlattığı kasabanın asıl gerçeklerini,kısa bir video olarak canlandıran görüntülerde,kasabalının filmin geçtiği günümüz zamanında yaşlanmadıkları bulgusu Silent Hill’e bir kez girenin artık oradan çıkamayacağı deyimini doğruluyor. 
Şimdilik aklıma gelenler bunlar,izleyipte aklınıza takılan yerleri sorarsanız cevaplandırabilirim.  


İyi;Oyunculuk,mekan,kurgu,soundtrackler,atmosfer...Kısaca her şey gayet iyi.Mutlaka izlemenizi tavsiye edebileceğim yapımların başında geliyor.
Kötü;Serinin ilk iki oyununun karışımını andıran yapımda,oyundan daha fazla esintiler görebilseydik çok daha mutlu olabilirdik.
Editör'ün Puanı

Yorum Gönder

0Yorumlar

Lütfen ofansif bir dil kullanmadığınızdan, yapıcı öneriler ve eleştirilerde bulunduğunuzdan emin olun. Yorumlar denetlendikten sonra uygun bulunursa yayımlanmaktadır. Anlayışınız için teşekkürler.

Yorum Gönder (0)

#buttons=(Kabul Et!) #days=(20)

Sitenin daha hızlı yüklenebilmesi için çerezlere izin verin. Detaylar
Ok, Go it!