Meander (2020)

 Hiçliğin orta yerinde, otostop çekmek niyetiyle tekinsiz bir adamın aracına binmek durumunda kalan Lisa, çok geçmeden başını büyük bir derde soktuğunu keşfeder. Gözlerini açtığında kelimenin tam anlamıyla şok yaşayan kahramanımız; zaman ve yer kavramlarından bağımsız, kapalı devre bir tünel sisteminin içerisinde kapana kısıldığını fark eder.

Epeyce bağırıp çağırıp yardım istedikten sonra, kimsenin oralı olmaması üzerine sadece sürünerek ilerleyebileceği genişlikteki tünelleri takip etmeye karar veren Lisa, labirenti andıran bu karmakarışık sistemin içerisinde nasıl yönünü bulacağı hususunda oldukça tedirgindir. Bileğine kelepçelenmiş bir geri sayım sayacı ve etrafı sınırlı da olsa aydınlatan şerit led dışında hiçbir objesi olmayan kahramanımız, bazı noktalarda oldukça kompleks bir hale bürünebilen tünellerin içerisinde çoğu zaman sürünerek ilerlemeye devam eder. Çok geçmeden tünellerde envaı çeşit bubi tuzağı ve ölümcül tehdidin de kol gezdiğini fark eden Lisa, çektiği onca fiziksel acının da ötesinde tam manasıyla çaresizliğe sürüklenir. Karamsarlığının üstesinden gelebilmek için gemileri yakıp elinden geleni yapmaya gayret gösteren kahramanımız, bu sefer de onca efor sarf etmesine rağmen tuhaf bir şekilde başlangıç noktasına döndüğünü keşfeder. Giderek asabileştiği bu klostrofobik ortamda; derin bir nefes alıp, tekrardan hafızasına güvenerek farklı stratejiler denemeye karar verir. Öte yandan varsayımının aksine tünel sisteminin içerisinde yalnız olmadığı gerçeğiyle de yüzleşen Lisa, hayata bağlanmasını sağlayabilecek, umudunu yeşertebilecek ufak bir işaret arayışındadır. En nihayetinde büyük fedakarlıklarla ulaşabildiği bir tünelin ardında gün ışığına çok yaklaştığını hisseden kahramanımız, önüne çıkan tüm engelleri aşabilmek için yeniden motive olur. Lakin tünel baştan sona ölümcül sürprizlerle doludur...

İyi; Tek mekânda geçen, klostrofobik atmosferiyle ilgi çekici bir gerilim filmi. Oyunculuk ve giderek tırmanan gerilim seviyesi başlıca artılar. Cube (1997) yapımından epeyce esinlenildiği aşikâr olsa da türü sevenlerin göz atmalarını tavsiye ediyorum.

Kötü; Son çeyrek daha farklı kurgulanabilirmiş. Gizem seviyesi de bir tık daha iyi olsa, iddialı bir alternatife dönüşebilirmiş.
Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Oxygène (2021)

Kriyojenik bir kapsülde, sistem arızası sonrasında derin uykudan uyanan Elizabeth, tam bir belirsizlik ortamında gözlerini açar. Kafasında onlarca elektrot, bileklerinde nabız ölçerler ve belinde bir sindirim/boşaltım spiraliyle uyanan kahramanımız, neler olup bittiğini anlamak için yoğun çaba sarf etmektedir. Kim olduğunu dahi hatırlamakta epeyce zorlanan Elizabeth en nihayetinde devreye giren M.I.L.O isimli sesli kontrol bilgisayarı sayesinde sorularına cevaplar almaya başlar. Ancak çok daha önemli bir problem ufukta belirir. Zira sınırlı miktarda oksijeni kaldığını öğrenen kahramanımız, ölüme terk edildiğini düşünmektedir...

M.I.L.O ile iletişim kurarak başına neler geldiğini kavramaya çalışan Elizabeth, bilgisayardan aldığı cevaplar sonrasında daha da karmaşık bir bilinç düzeyine sürüklenir. Ciddi hafıza problemleri yaşamasının yanı sıra neden kapsülde olduğuyla ilgili bir türlü doyurucu bir açıklamaya kavuşamayan kahramanımız, yerin metrelerce altında kapalı döngü bir sistemde -deyim yerindeyse bir tabutun içinde- kapana kısıldığını hissetmektedir. Buraya kendi rızasıyla mı geldiği ya da alıkonularak mı tutulduğu hususunda kafa yormaya başlayan Elizabeth, M.I.L.O' nun verdiği cevaplar sayesinde hem sistemin yeteneklerini keşfetmeye hem de derin uykudan nasıl uyandığına ilişkin bir açıklama geliştirmeye başlar. M.I.L.O sayesinde internete bağlanabileceğini dahası telefon görüşmeleri dahi yapabileceğini kavrayan Elizabeth, derin bir nefes alıp, polislerden destek almaya, zorla alıkonulduğunu ihbar etmeye karar verir. Ancak konuşmalar pek de umduğu gibi gelişmemekte, bir türlü meramını dile getirememektedir. Şüphesiz hafızındaki boşlukların bir türlü dolmaması bir kenara, neyin gerçek neyin yanılsama olduğu hususunda bile kafası son derece karışık olan kahramanımız, sancı dolu bir kâbusun ortasına uyandığını düşünmeye başlar. Kim olduğu ne iş yaptığı ve neden burada olduğu sorularının dayanılmaz ağırlığı altında an ve an ezilmektedir. Dışarıdan yardım gelmeyeceğine ikna olduğunda ise bir şekilde kapsülden çıkmanın yollarını aramaya karar verir. Öte yandan kalan oksijen seviyesi giderek azalmakta olduğu bilgisi, M.I.L.O' nun adlandırmasıyla canlı formun yok olmasına sadece dakikalar kaldığına işaret etmektedir...

İyi; Tek mekanda geçen gerilim filmlerinden hoşlananlar için göz atılabilecek, başarılı bir bilim-kurgu alternatifi. Oyunculuk, dram ve  gizem seviyesi de fena değil.

Kötü; Filmin süresi göz önüne alındığında, aksiyon seviyesinin son derece düşük olmasından sebep, yer yer sıkıcı gelebilecek bir formata dönüşebiliyor. Daha fazla twist ve zekice kurgulanmış diyaloglar görebilsek bir üst seviyeye adım atabilirmiş..

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Voyagers (2021)

Gelişmiş gen teknolojileri ve seçilmiş donörlerden alınan yumurta ve sperm örnekleriyle, dış dünyadan ırak bir mekânda büyütülüp yetiştirilen bir grup çocuk, daha en başından itabaren özel bir proje için insan kaynağı oluşturmaktadır. Yer çekimsiz ortamda yaşama, uzay gemisinde kendi kendine yeten bir sistemi onarıp sürdürülebilir kılma, iş bölümü, bilim ve teknik konularında uzman seviyede olma gibi niteliklerle sil baştan eğitilen çocuklar, uygun yaşa gelmeleriyle beraber misyon için hazırdır. 

Yakın bir gelecekte, dünyaya alternatif yeni bir gezegen bulma gayesiyle yaklaşık 86 yıl sürecek uzun bir yolculuk deneyimleyeceklerdir. Kıdemli astronot Richard' ın da dahil olmasıyla misyon için harekete geçilir. Projenin uzun yıllar sürecek olmasından sebep, uzay gemisindeki çocukların birinci kuşak torunlarının yaşanılabilir gezegene ulaşması ve bu sayede insanlığın geleceğini garanti altına alması beklenmektedir. Önemli bir vazifeyle görevlendirilen Richard ise hem ilk birkaç sıkıntılı yıl için çocuklara göz kulak olacak hem de deyim yerindeyse bir iş bölümü hiyerarşisi oluşturup, gemide proje sonlanana kadar her şeyin yolunda gitmesini umduğu bir sistem inşaa edecektir.

Richard'ın yoğun gayretleri ve yapıcı doğası sayesinde iş birliğini ve düzenin devamlılığın önemini kavrayan çocuklar, aradan geçen birkaç yılın da akabinde kariyerlerinin başında genç astronotlara dönüşürler. İçlerinden üstün sorumluluk becerileriyle sıyrılan birkaçı daha fazla özveri gerektiren işlerle ödüllendirilir. Geri kalan büyük bölüm ise hiyerarşinin bütünlüğünü sağlamak için misyon bilinciyle hareket etmektedir. Ancak içlerinden ufak bir azınlığında çeşitli konularda rahatsızlıklarını gizlememesi grup dinamikleri açısından çeşitli rizikolar doğurmaya başlar. Her öğün içmek zorunda oldukları mavi sıvıdan tutup da angarya bir ton işin sırtlarına yüklenmesinden bunalan Zac önderliğinde ufak bir grup seslerini yükseltip, Richard' ın sinsice hizmet ettiği farklı amaçları olduğunu düşünmeye meylederler.

 Öte yandan uzun yıllardır takip ettiği gençlerin artık birer bireye dönüşmelerine şahit olan Richard ise özellikle Sela ve onun gibi kendisine düşkün birkaç takipçisiyle daha haşır neşir görünmektedir. Gerilimin alttan alta yükseldiği günlerin ardından Richard' ın bir kaza sonrasında vefat etmesi üzerine uzay gemisinde liderlik çatışmaları tetiklenir. Dürtüsel kararlar alarak komutayı ele geçirmeyi planlayan Zac, ciddi bir tehdite dönüşmektedir...

İyi; Sürükleyici kurgusu ve klostrofobik atmosferiyle, bilim kurgu gerilim severlerin göz atılabileceği bir alternatif. Grup dinamikleri, oyunculuk ve gerilim seviyesi olarak da fena değil.

Kötü; Moral, etik ve insan doğası üzerine daha zekice önermeler ve diyaloglarla donatılsa bir tık daha kaliteli bir yapıma dönüşebilirmiş. Özellikle son çeyreği itibariyle 'Battle Royale' vari sığ bir klişeye evrilmesi, potansiyelin ziyan edilmesine yol açmış.

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Come True (2020)

 

Uykuyla başı belada olan Sarah; içine kapanık, asosyal bir genç kızdır. Geceleri sürekli kabuslar görmesinden sebep; derin uykuya hasret kalan, günden güne halsiz düşen kahramanımız, depresif bir yaşantı sürmektedir. Ailesiyle sorunlar yaşamasının yanı sıra, okulda da pek arkadaşı olmayan Sarah, gün boyu ayık gezebilmek için bol bol kahve içtiği kafeteryaların birinde karşısına çıkan broşürü incelemeye başlar. El ilanında yapılacak bir uyku araştırmasında, katılımcılara dolgun bir ücret vadedilmektedir. Hemen eşyalarını toplayıp, gönüllü olmak için görüşmeye giden Sarah, tüm yaşantısını farklı bir perspektiften görebileceği yeni bir deneyimin arifesindedir.

Bir grup bilim insanı tarafından araştırma merkezinde konuk edilen Sarah, kendisiyle birlikte toplam altı deneğin olduğu bilgisini edinir. Tek yapmaları gereken iki aylık bir süreç boyunca her gece tesise gelip, direktifleri uygulayarak, derin bir uyku çekmektedir. Özel olarak tasarlanmış bir başlık ile beyin dalgalarının inceleneceğini öğrenen denekler, ertesi günün gecesine kadar rutin hayatlarına da devam edebilecektir. Deneklerden bazılarının açıkça dillendirdiği gibi yattıkları yerden para kazanma tecrübesi haliyle cazip görünmektedir.
Tesiste geçirdiği ilk gecenin ardından derin bir uyku çeken ve ertesi sabah bir dizi soruya maruz kalan Sarah, kendisine gösterilen bir düzine görsele bir anlam veremese de deneye devam etmek istediğini söyleyerek, gece yeniden dönmek üzere mekandan ayrılır. Paradan ziyade araştırmacıların bir şekilde uyku soruna çözüm üretebileceği umuduyla motive olan Sarah, bir yandan da deneyin başındaki kişi olan Dr. Myer' in neyin peşinde olduğuna ilişkin fikir yürütmektedir. Tesiste geçirdiği birkaç gecenin sonrasında araştırma ekibinden Jeremy' i sıkıştırarak neler olup bittiğini anlamaya çalışan kahramanımız, kabuslarının daha da şiddetlendiğini söyleyerek, bir açıklama bekler. Ancak Jeremy, entellektüel görüntüsünün ardında Dr. Myer' in de ötesinde kendi ajandasını takip eden, bağımsız takılan bir araştırıcı izlenimi vermektedir. Öte yandan son uyku seansının ortalarında büyük bir panik atak krizi yaşayan Sarah, sinirlerine hakim olamayıp, çalışmayı yarıda bırakmaya niyetlenir. Tüm bu kameralar, gözetleme cihazları ve ardı arkası kesilmeyen mülakatlar halihazırda canını epeyce sıkmıştır. Jeremy ise son bir şans istemektedir...

İyi; Düşük tempoda ilerleyen bir yapım olmasına rağmen; oyunculuk, atmosfer ve gizem seviyesi olarak başarılı bulduğum, göz atılması gereken bir alternatif. Esasında antropolojik korku ekseninde devam etse, daha da üst düzey bir yapıma evrilebilirmiş.

Kötü; Ağır ilerleyen senaryo, filmin süresi de göz önüne alındığında zaman zaman sıkıcı bir hale bürünebiliyor.

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Cosmos (2019)

Kendi alanlarında oldukça başarılı olan üç astronom, şehir ışıkları ve gürültüsünün en minimum olduğu gece saatlerinde yıldızları gözlemlemek ve şansa yakalayabilecekleri olası radyo dalgalarını değerlendirmek üzere rutin bir şekilde organize olurlar. Kendilerine ait teleskopları, antenleri ve daha birçok pahalı teknik ekipmanla beraber yola koyulan kahramanlarımız, aralarında iş bölümü yaparak gecenin ayazına rağmen daracık bir alanda, arabanın içerisinde deyim yerindeyse teknolojik bir kamp kurarlar...

Doktora sahibi başarılı bir bilim adamı olan Harry, ekibin lideri aynı zamanda da itici gücüdür. Radyo dalgaları üzerine çalışmalar yapan Mike, yazılım alanında gelecek vadeden parlak bir bilim adamıdır. Programlama becerileri sayesinde gerçek zamanlı bir uzay haritalama sistemi üzerinde çalışmaktadır. Ekibe sonradan katıldığı ve kendinden emin tavırlarından ötürü Roy ile arası limoni olsa da elinden geleni yapmaya çalışan, yapıcı bir karaktere sahiptir. Uzun bir aradan sonra yeniden Harry' nin davetine yeşil ışık yakan ve yaşadığı sıkıntılı dönemlerin ardından yeniden görev bilinciyle hareket eden Roy, içine kapanık bir görüntü sergilemesinin ötesinde oldukça saygın bir mühendis olarak tanınmaktadır. Dahası Harry ile uzun bir mazisi bulunan kahramanımız, Roy' un sonradan dahil olmasına bariz şekilde bozulsa da ortak hareket etmeleri gerektiği bilincindedir. 

Kolları sıvazlayarak iş bölümü yapan kahramanlarımız, 'waterhole' olarak bilinen, sessiz bir elektromanyetik spektrumda uzay dinleme ve keşfetme işlemine başlarlar. Çok geçmeden mors kodu benzeri tekrar eden gizemli bir sinyal saptayan Mike, durumdan arkadaşlarını da haberdar eder. Öncesinde bunun önemsiz bir iyonosfer radyo dalgası olabileceğini düşünen Harry, Roy' un gözüne çarpan yörüngedeki uydunun konumundaki tuhaflıkları da hesaba katarak, daha dikkatli çalışmaları gerektiğini vurgular. Test amaçlı olarak, tespit ettikleri bilinmeyen kaynağa bir mesaj yollamayı düşünen Mike, bir şeylerin yolunda gitmediği hususunda neredeyse emindir. Öte yandan Roy ile arasını düzeltmeye başlayan kahramanımız, onun da yardımıyla sinyalin bilinmeyen kaynağını kendi geliştirdiği yazılım sayesinde deşifre edebileceğini düşünmektedir. Tam da işler yoluna girmeye başlamışken, bir dizi aksaklık yaşayan ve neredeyse pes etme noktasına gelen kahramanlarımız, en nihayetinde büyük bir keşfin arifesinde olduklarını hissine kapılırlar. Yıllar önce yaptırdıkları 'Astro-nuts' şapkalarını başlarına takan kahramanlarımız, yeniden takım olduklarını hissederek büyük bir gayretle işe koyulurlar. Üstelik bu sefer gerçekten de anlamlı bir sinyal yakalamayı başarırlar...

İyi; Düşük bütçeli bir yapım olmasına rağmen; sürükleyici kurgusu, diyaloglar, grup dinamikleri ve gizem seviyesiyle göz atılması gereken başarılı bir bilim- kurgu gerilim filmi. Durağan geçen ilk yarısının akabinde özellikle son çeyreği ve finaliyle göz dolduran, türü sevenlerin göz atması gereken bir alternatif.

Kötü; Ağır ilerleyen, süre olarak uzun bir yapım. Yer yer sıkıcı gelebilir.

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

El hoyo (aka The Platform) (2019)

Üç tür insan vardır; yukarıdakiler, aşağıdakiler ve düşenler.

Goreng, dört duvarla çevrili, pencereleri bulunmayan klostrofobik bir odada gözlerini açar. Uyku sersemi, duvardaki 48. kat yazısına ve hemen karşısındaki yatakta oturan kendisini Trimagasi olarak tanıtan yaşlı adama dikkat kesilen kahramanımız, etrafı kolaçan ederek görünüşteki oda arkadaşına sorular yağdırmaya başlar. Buraya nasıl geldiğini anımsadığı kadarıyla anlatan ve gönüllü olduğunun altını çizen Goreng, yeni birileriyle tanışmak ve muhabbet etmekte isteksiz yaklaşan Trimagasi' den en nihayetinde dişe dokunur bilgiler edinmeyi başarır. 

Burasının her katta birer oda ve her odada ikişer kişinin kaldığı distopik, dikey bir hapishane olduğunu anlatan Trimagasi, şanslı olduklarını zira orta katlarda yer aldıklarını söyler. Daha önce farklı katlarda birkaç ay geçirdiğinden de bahsederek, bulundukları katın her şeyden önemli olduğunu vurgular. Zira odanın tam da orta yerinde bir delik bulunmakta, üstlerinde 47 kat olduğu gibi, görünüşe göre altlarında çok daha fazlası bulunmaktadır. Deliğin günün belirli saatlerinde platform olarak hizmet verdiğini ve o süreçte üst kattakilerden yiyecek olarak her ne kaldıysa tüketebileceklerini söyleyen Trimagasi, her ayın sonunda ise yönetimin belirleyeceği şekilde bulundukların katın değişeceğini, birkaç farklı kuraldan da bahsederek izah eder. Günün birinde birinci katta gözlerini açıp, ziyafet sofrasına ilk oturan olmanın hayallerini kuran kahramanımız, Goreng' den minnattar olmasını ve bulunduğu katın keyfini sürmesini ister. Yaşlı ve huysuz Trimagasi' nin anlattıklarını deli saçması olarak gören Goreng, başkalarının yediği yemekten arta kalanları tüketmeyi reddedeceğini söyleyerek duruma karşı çıkar. Dahası altlarında onlarca kat olduğunu ve yemeğin oralara ulaşmayacağını da hesaplayıp, etik bir tartışma başlatır. Umursamaz davranan Trimagasi ise paşa gönlün bilir, bir ay sonra çok daha aşağılarda bir katta uyanabilirsin diyerek, sahip olduklarının kıymetini bilmek hususunda uyarılarda bulunur. Zaten yönetimin birer obje taşıma hakkı verdiği platformda yanında kitap taşımayı seçen birinin tam manasıyla bir budaladan öte olmadığını dillendirip, alay eder. Öte yandan kahramanlarımız başlangıçta çok da iyi bir kimya yakalayamasalar da ilk haftanın ardından acı olsada realite ile yüzleşmeye başlayan Goreng, platform yaklaşınca güçten düşmemek için masada artık her ne kaldıysa tüketmeye odaklanır. Kendi rutinini geliştiren kahramanımız, günün birinde Trimagasi' nin uyarası ile ayın tamamlandığını ve sabah başka bir katta uyanacaklarını öğrenir. Ertesi gün gözlerini açtığında büyük bir süpriz onu beklemektedir...

İyi; Baştan sona sürükleyici, özgün bir konu içeren, oyunculuk ve diyaloglar olarak da oldukça beğendiğim, başarılı bir gerilim filmi. Verilen mesajlar ve alt metinler de düşündürücü olmasının yanı sıra bir o kadar da zekice.

Kötü; Bol kanlı, iğrenç olarak tanımlanabilecek abartılı sahnelere sahip...

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

The Silence (2019)

Bir yer altı kazı çalışması sırasında, mühürlenmiş bir kayanın parçalanmasıyla; sese duyarlı, uçabilen, arı gibi kümelendikleri için 'vesp' adı verilen vahşi yaratıklar gün yüzüne çıkar. Çok geçmeden her yeri istila etmeye başlayan yaratıklar, insanları kuzeye doğru toplu göçlere mecbur eder.

Vesplerin hızla yayıldıklarını ve ne kadar vahşi yaratıklar olduğunu basından takip eden Andrews ailesi, bir an önce eşyalarını toparlayarak kuzeyde bahsi geçen sığınağın yolunu tutmaya karar verir. İki taşıtlık bir konvoy ve yol boyunca ihtiyaçlarını giderebilecekleri tüm malzemelerle beraber yola çıkan kahramanlarımız, ailesini korumak için her türlü fedakarlığı yapmaya kararlı olan Hugh liderliğinde kasabayı terk etmeye hazırlanırlar. Ana yolların yoğunluktan ve kazalardan dolayı tıkanması sonrasında ormanlık bir yola sapan kahramanlarımız, çok geçmeden vesplerin ortaya çıkışına ve tüm vahşete şahit olurlar. Çok gürültü yaptığı için artık arabayla devam edemeyeceklerini anlayan Hugh, herkesi en ufak ses dahi çıkarmamaları hususunda uyararak, geceyi geçirebilecekleri kapalı bir alan bulma umuduyla yürümeye başlarlar. Öte yandan birkaç yıl önce yaşanan elim bir kazada işitme yeteneğini kaybeden evin büyük çocuğu Ally sayesinde işaret dilini kullanmaya aşina olan Andrews ailesi, Hugh' un da yoğun çabaları sayesinde sığınabilecekleri ufak bir dağ evini keşfederler. Zamanlarının çoğunu dört duvar arasında, erzakları bitene kadar güvende hissettikleri bu evde geçirmeye hem fikir olan kahramanlarımız, bir yandan da dışarıda neler olup bittiğini öğrenebilmek için çaba harcamaktadır. Ara ara radyodan ve kısa süreli tv sinyallerinden gidişatın pek de iyi olmadığına ikna olan Andrews ailesi, medikal ihtiyaçlar ve erzak depolamak için er ya da geç dışarı çıkmak zorunda kalacaklarının bilincindedir. Kendilerini bekleyense tam manasıyla post-apokaliptik bir dünyadır...

İyi; Sürükleyici kurgusu ve atmosfer olarak başarılı bulduğum, A Quiet Place (2018) ve Bird Box (2018) filmlerinden hoşlananların göz atması gereken ortalama bir gerilim filmi. 

Kötü; İlk çeyreğin ardından film tam da havaya girmeye başlamışken, son çeyreği ile ivme kaybeden, beklentilerin altında kalan bir hale bürünüyor.

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Rabid (2019)

İçine kapanık, kendi halinde bir tasarımcı olan Rose, Gunter' in sahibi olduğu büyük bir moda evinde çalışmaktadır. Çoğu zaman patronunun acımasızca eleştirileriyle yüzleşmek zorunda kalan kahramanımız, en yakın arkadaşı olarak gördüğü ve aynı zamanda Gunter için modellik yapan Chelsea' in varlığıyla işine tutunabilmektedir.

Ailesini kaybettiği günden beri Chelsea' nin ailesinin koruyucu olmasıyla, Chelsea ile beraber büyüyen ve onu kardeş bilen Rose, tek sırdaşı olarak onu görmektedir. Hayatının hiç bir döneminde Chelsea kadar güzel ve alımlı olamadığı için iş yeri de dahil olmak üzere hep arka planda kalan kahramanımız, başkalarıyla sosyalleşebilme hususunda da sıkıntılar yaşamaktadır. Günün birinde yakışıklı Brad' in yemeğe davet etmesiyle şaşkına dönen ve özgüven tazelemeye başlayan Rose, tam da her şey yoluna girmeye başlamışken elim bir trafik kazası geçirir. Dahası kaza sonrasında uzunca bir süre yoğun bakımda kalan ve vücudundaki pek çok deformasyondan öte çene kemiği hasar gören kahramanımız, yüzünün yeni halini gördüğünde bir daha insan içine çıkamayacağını düşünerek derin bir hezeyana sürüklenir. Tedavinin uzun bir süreç olduğu hususunda Rose' u ikna etmeye çalışan aynı zamanda da kendi vicdanını rahatlatabilmek umuduyla elinden geleni yapmaya kararlı olan Chelsea, Gunter yüzünden işinden de olan Rose' u hayata bağlayan tek dayanak noktasıdır. Öte yandan görünüşünden ötürü dışarı çıkamaz olan ve tüm gün eve kapanan Rose, internet üzerinden ilanlarını gördüğü deneysel deri nakilleri yapan bir araştırma kliniğiyle durumunu görüşmeye karar verir. Ne de olsa kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Kliniğin FDA onayı olmamasını ya da deneysel projelerinin etik kurallara aykırılığı gibi pek çok bulguyu göz ardı ederek, Dr. William' a bedenini emanet eder. Ameliyat ve rehabilitasyon sürecinin ardından ilk defa sargılarından kurtulup yüzünü görecek olan Rose, inanılmaz heyecanlıdır. Sargılar kaldırıldığında ise büyük bir mucizeye şahit olur. Yüzü, kaza öncesi dönemden bile çok daha alımlı ve çekici görünmektedir. Dr. William' a defalarca teşekkür ederek klinikten ayrılmanın zamanı geldiğini düşünen kahramanımız, doktorun önerileri üzerine uzunca bir süre tüketmesi gereken içeriği belli olmayan bir dizi sıvı besin takviyesi ve düzenli olarak kullanması gereken, aksattığı takdirde halüsinasyonlar bile görebileceği haplarla yolcu edilir. Kendisini yeniden doğmuş gibi hisseden, inanılmaz bir zindeliğin yanı sıra el becerileri kazanan Rose, tasarımlarıyla Gunter' in de ilgisini çekmeyi başarır. Ancak çok geçmeden karnına giren kramplar ve gecelerini kabusa çeviren yanılsamalar görmeye başlayan kahramanımız, hayatta her güzel şeyin bir bedeli olduğu önermesiyle yüzleşmek zorunda kalır...

İyi; David Cronenberg imzalı 1977 yapımı Rabid' in remake versiyonu olan yapım; kurgu, atmosfer ve sinematikler olarak göz atılabilir bir alternatif. 

Kötü; Karakter gelişimleri hususunda detay vermeden ilerleyen senaryo; kısmen yüzeysel, film süresi de göz önüne alındığında ise klişe ve sıkıcı olmaktan öteye gidemiyor. 

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Life Like (2019)

Şehirde ufak bir çatı katında yaşamalarına rağmen birbirlerine sahip oldukları için kendilerini oldukça mutlu hisseden Sophie ve James çifti; huzurlu, bir o kadar da rutin bir hayatı paylaşmaktadır. Boş zamanlarının tadını çıkaran, olabildiğince sık zaman geçiren gençler, günün birinde James' in ailesinden gelen haber sonrasında yeni bir yaşama sürüklenmek zorunda kalırlar. Zira James' in işlerin başına geçmesi gerekmektedir.

Uzun yıllar boyunca varlıklı ailesiyle arasına mesafe koymayı başaran James, babasının gönderdiği aylık sayesinde dertsiz tasasız ancak bir o kadar da sade bir hayat sürmektedir. Babasının vefatının ardından işlerin başına geçmek için çocukluğunun geçtiği malikaneye dönmeye hazırlanan kahramanımız, Sophie' nin çekincelerine ve isteksiz tavırlarına karşın, kendisine bir şans tanımasını ister. Her şeyi yoluna sokacağına söz veren James, eskisinden de daha mutlu olacaklarını telkin eder. Ancak çok geçmeden koca malikanede kendini yalnız hissetmeye başlayan ve içten içe bir türlü yeni gösterişli yaşantılarına alışamayan Sophie, depresif bir ruh haline sürüklenir. Öte yandan işlerden bir türlü başını kaldıramayan ve eşine giderek daha az zaman ayıran James ise bir arkadaşının tavsiyesi üzerine Sophie' nin tekrardan nasıl gönlünü kazanabileceğinin yolunu bulduğunu düşünür. Babasının zengin dostları sayesinde oldukça gizli yürütülen bir projeden haberdar edilen James, insansı bir robot satın alarak, Sophie' i şaşırtabileceğinden emindir. Eşini aldığı gibi tesisin yolunu tutan James, şirket yöneticisi olan Julian ile buluşur. Julian kısa bir brifing yaparak, robotların tamamının sahiplerini mutlu etmek için tasarlandıklarını ve  gündelik işleri kusursuzca yerine getirmelerinin yanı sıra zamanla duygusal olarak evrim geçirebilmeye de programlandıkları söyler. Robotların gerçekten de morfolojik olarak tamamen insanı andırmaları sonrasında büyük bir şok yaşayan kahramanlarımız, Sophie' nin onay vermesi ile Henry isimli bir robotu seçerler. Henry' nin malikaneye yerleşmesiyle beraber, evdeki iş yükünü azalttığı gibi Sophie ile de arkadaşlık kurmaya başlaması sevindirici karşılanmaktadır. Ancak çok geçmeden Henry' nin insansı duygular ve güdüler sergilediğine şahit olan genç çiftimiz, bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünmeye başlarlar. Henry bir robottan fazlası olabilir mi?

İyi; Düşük bütçeli bir bilim kurgu yapımı olmasına rağmen; hikaye, atmosfer, oyunculuk ve diyaloglar itibariyle göz atmaya değer bir yapım. Gizem seviyesinin de tatminkar olduğunu ekleyeyim.

Kötü; Bazı mantık hataları ve kurgudaki zaman zaman kopukluklar... 

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Clara (2018)

2009 yılından beri Kepler Teleskobu Güneş sistemimizin ötesinde 4000' den fazla gezegen buldu. Bu gezegenlerin düzinelercesi yaşama uygun olabilir. NASA' nın sıradaki teleskopları Tess ve James Webb, yaşanılabilir dünyaları araştırmamızda devrim yaratabilir. Ve belki de yaşam bulabilirler...

Takıntılı bir astronom olan Dr. Bruno, meslektaşı olan eşiyle ayrılmasının ardından tüm zamanını işiyle haşır neşir olarak geçirmektedir. Evrende dünya dışında yaşam olan başka bir gezegen olduğuna tüm kalbiyle inanan ve bu keşfi yapabilmek için çok çalışmak gerektiğini düşünen kahramanımız giderek asosyalleşmekte, tüm enerjisini bu işi kanalize etmektedir. Zaman zaman gökyüzüne bakıp dalıp gittiğinden ve öğrencilerinin kimi şikayetlerinden ötürü akademik hayatı riske giren Dr. Bruno, başka bir proje için fonlanan teleskobu da kendi özel uğraşları için kullandığı tespit edildiğinden ötürü uzaklaştırılır. Gün boyu evine kapanan ve tek dostu olarak gördüğü Dr. Charlie dışında kimseyle görüşmeyen kahramanımız, NASA' nın yayımladığı aylık raporları ve yıldız kümelerini takip ederek, algoritmaların gözünden kaçabilecek bazı parametreleri derleyip yaşam formu barındıran bir gezegen bulabilme çabasındadır.
Uğraşına destek olabilecek bir asistan bulmak için ufak bir el ilanı bastıran Bruno, kendisi gibi gök bilimine yürekten bağlı, çalışkan bir yardımcı aramaktadır. Günün birinde Bruno' nun öğrencilerinden biri olan Clara, köpeği Eva ile beraber çıkagelir. Herhangi bir yeterliliği ya da uzmanlık alanı olmamasına rağmen elinden geleni yapacağına söz verip, Bruno' yu ikna etmeyi başarır. Kendi halinde çalışkan bir kız olan Clara, çok geçmeden hızlı kavrayan yetenekli bir asistana dönüşür. Aynı zamanda başarılı bir ressam da olan kahramanımız, eskiz defterine karakalem çalışmalar yapmakta, Bruno gibi astronomiye ilgi duymaktadır. Gece gündüz demeden aralıksız bir şekilde NASA verilerini irdelemeye ve yaşanılabilir bir gezegen bulmaya odaklanan ikilimiz zaman zaman hayal kırıklıkları yaşasalar da emeklerinin karşılığını almaya başlarlar. Ancak her defasında bir noktada tıkandığını hisseden Bruno, öncesinde kabul etmek istemese de Clara' nın yanından eksik etmediği uğurlu taşlarından ve evreni izah ettiği perspektifinden etkilenmeye başlar. Kolları sıvazlayarak yeni bir bakış açısı geliştiren kahramanımız, en nihayetinde büyük keşfe yaklaştığını hissetmektedir. Öte yandan giderek sessizleşen ve bitkin düşen Clara ise odasına kapanır...

İyi; Son dönemlerde izlediğim en iyi bilim- kurgu beraberinde dram- gerilim içeren yapım diyebilirim. Kurgu, hikaye, oyunculuk, alt metinler ve düşündürücü önermeleriyle göz atılması gereken oldukça başarılı bir film.
Kötü; -

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Bird Box (2018)

Romanya' da başlayan şiddet olayları ve intiharların hızla tüm dünyaya yayılması sonrasında ABD' de payına düşeni alır. Görünmeyen mistik bir kuvvetin etkisi altına giren insanlar birbirlerini öldürmekte, dehşet saçmaktadır. Hayatta kalabilmek için tek çare ise gözleri sıkı sıkıya bağlamak ve terör saçan varlığın nüfus etmesini engellemektir...

Yakın zaman içerisinde anne olmayı bekleyen Malorie, öncesinde haberlerde gördüğü ve anlam veremediği mistik varlığın ortaya çıkmasıyla post apokaliptik bir dünyada tek başına kalır. Olaylar patlak verdiğinde etrafında beliren ve kendisini siper eden Tom sayesinde kurtulmayı başaran Malorie, büyük bir dehşet yaşamaktadır. Çok geçmeden ortada kalmamak için Tom ile birlikte yakınlardaki bir malikaneye sığınırlar. Bir grup insanla beraber evde kapana kısılan kahramanlarımızın tek bildiği, varlıktan korunabilmek için gözlerin kapatılmasıdır. Zira mistik varlığı bir kez dahi gören gözler, insanın aklını başından almakta ve şiddet nöbetlerine girip, intihar eğilimine sebep olmaktadır. Hemen evi dış dünyadan izole etmek ve varlığın içeriye girmesini engelleyebilmek için pencereleri kağıtlarla kapatan kahramanlarımız, bir yandan da iş bölümü yaparak ne kadar su ve erzakları olduğunu kontrol ederler. Neler olup bittiğinin şokunu atlatmakta güçlük çekseler de kısa bir süre içerisinde aç kalacaklarını ve bir şekilde dışarıdan erzak takviye etmeleri hususunda herkes ikna olur. Öte yandan zaman zaman kapıya dayanan sığınmacılar grup dinamiklerinin sarsılmasına, güç dengelerinin değişmesine sebep olmaktadır. Bir grup insaflı yaklaşırken diğer bir grup ise dışarıdan birinin içeri girmesine izin vermenin delilik olacağını düşünür. Doğumuna kısa bir zaman kalan Malorie ise güvende olmadıklarının ve eninde sonunda dışarı çıkmaları gerektiğinin bilincindedir. Doğacak bebeği için her şeyi yapmaya kararlı olan kahramanımız, Tom' un da yardımlarıyla hayata tutunmaktadır. Annelik iç güdülerinin giderek tavan yapmasıyla daha da korumacı olmaya başlayan kahramanımız, sürekli telsizden S.O.S çağrıları yaparak yardım bulma umudunu canlı tutmaktadır. Akıp giden zaman dostları değildir, aleyhlerine işlemeye başlar...

İyi; Post apokaliptik filmler içerisinde farklı bir distopik hikaye barındırması ve genel olarak başarılı bulduğum atmosferiyle göz atılması gereken, bol miktarda flashbackler içeren başarılı bir dram- gerilim filmi. Yer yer Lovecraft vari bir izlenime kapılmak mümkün. Gizem seviyesi ve giderek tırmanan gerilim de kayda değer. Bu filmi sevenlerin The Mist (2007) ve The Happening (2008) yapımlarına da göz atmalarını tavsiye ediyorum.

Kötü; Çok daha iyi olabilecekken; bir takım klişeler, grup dinamiklerinin dengeli bir şekilde kurulamaması, monoton diyaloglar ve  senaryodaki kopukluklardan ötürü bir üst seviyeye çıkmayı başaramıyor. 

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Alterscape (2018)

Başarısız bir intihar girişiminin ardından yoğun bir depresyonun içerisinde kaybolmaya başlayan Miller; giderek hissizleşmekte, doğal olarak da hayattan zevk alamamaktadır. Kardeşini Körfez Savaşı'nda kaybettiği günden beri bir türlü rutin hayatına dönemeyen kahramanımız, eski terapisti John' un ilgisi sayesinde hayata tutunmaya çalışmaktadır. 

Son olarak işinden de kovulan Miller, tam da sıfırı tüketmek üzereyken, John' un ısrarları üzerine deneysel bir tedavi için gönüllü olmayı kabul eder. Gözlerden uzak bir laboratuvarda insan duyguları üzerine çalışan Dr.Nash ve onun patronu Loro ile tanışan kahramanımız, tedirliğini bir türlü yenemese de kaybedecek bir şeyi kalmadığını düşünerek tedaviye hazır olduğunu söyler. Dr. Nash yaptıkları şeyin kabaca geçmişte yaşanan anıların gözlemlenmesinin yanı sıra, vücut dışı bir deneyim sunacaklarını anlatarak, beyin dalgalarının ve salgılanan kimyasalların an ve an kayıt edileceğini ve bu sayede onu depresyona sürükleyen şeyin ne olduğunu teşhis edebileceklerini vurgular. İlk seansın başlamasıyla birlikte, Miller' ın çok nadir rastlanılan bir beyin yapısına sahip olduğunu keşfeden Dr. Nash, tüm zamanını edindiği bulguları yorumlamaya harcar. Öte yandan seansın sonrasında laboratuvarı terk eden ve evinin yolunu tutan Miller, günler sonra yeniden eski duygularının canlandığını hissetmeye başlar. Projenin perde arkasındaki Loro' nun ise birtakım gizli amaçları vardır, Miller sayesinde önemli bir keşfin kıyısında olduğunu düşünmektedir. Dr. Nash' den Miller' ın sınırlarını olabildiğince zorlamasını akabinde deneyin belirsizliklerle dolu bir sonraki aşamaya geçmesini ister. Miller ise her şeyden habersiz, anıları ve gerçeklik arasına sıkışmış şekilde başına gelecekleri beklemektedir...

İyi; Atmosfer ve oyunculuk olarak izlenilmesi gereken, kurgusal anlamda da beğenimi kazanan, paranoyalarla dolu bilim- kurgu sevenler için alternatif bir yapım.
Kötü; Sıkıcı, yer yer temposuz ilerleyen film, kopuk bir senaryo hissi verebilir.

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Domain (2017)

Ölümcül bir virüsün hızla yayılması sonrasında, insanlık küresel bir yok oluş tehdidi yaşamaktadır. Ortadoğuda ortaya çıkan ve hava yoluyla yayılan salgının herhangi bir tedavisi olmadığı gibi yakalananlardan kurtulabilen de henüz rapor edilmemiştir.

 Survival Technologies şirketi 'domain' adını verdikleri bir güvenlik ağını tanıtarak, hayatta kalan beş yüz bir kadar insanı, yeraltından yaklaşık 10 metre kadar derinlikte bulunan bir sistem içerisinde enfeksiyona yakalanmadan, sağ salim bir şekilde tutmayı vadetmektedir. Bireysel hücreler sayesinde insani tüm ihtiyaçların karşılanabildiği domain, aynı zamanda son teknolojiyle desteklenmekte, dahası kullanıcıların sosyalleşebilmesi için ağ içerisinde bulunan rastgele seçilmiş 6 farklı kişiyle de kameralar aracılığıyla iletişim kurulabilmektedir. 

Virüsün ilk ortaya çıktığı zamanın beş yıl kadar sonrasında domain sayesinde hayatta kalmayı başaran bir grup insan, bireysel hücrelerinde rutin yaşamlarına devam etmektedir. Birbirlerine takma isimlerle hitap eden kahramanlarımız, dışarıda neler olup bittiğinden bihaber hemen yanı başlarına konulan bir monitörden gelen bilgilere bağımlı olarak günlerini geçirmektedir. Virüsün yaklaşık on dokuz yıl içerisinde tamamen yok olacağını tahmin eden sistem, domain sakinlerinin biraz ümidini kırsa da neşelerini kaçırmak için yeterli değildir. En nihayetinde virüsünden sağ kurtulabildikleri ve domain sayesinde hayatta oldukları için şanslı hisseden kahramanlarımız, ufacık bir oda içerisinde kalsalar da temiz su ve gıda gereksinimlerinin karşılanmasıyla göreceli olarak mutlu bir şekilde yaşamlarını idame ettirmektedirler. Birbirlerini sadece bir monitör yardımıyla takip edebilseler de aralarında iş bölümü yaparak, ortak bir gaye geliştirip, günün birinde virüsün tamamen temizleneceği inancını taşımaktadırlar. Aradan geçen beş yılın akabinde duygusal olarak giderek yakınlaşmaya başlayan Denver ve Phoenix, grubun ortak kararlarında ve tercihlerinde baskın olmaya başlar. Şirketin güvenlik ağına sızmayı başaran Denver, propagandaların gerçeklerle çeliştiğini keşfeder. Phoenix ise hücrelerinde güvende olmadıkları hususunda ısrar etmekte, bir şekilde çıkış yolu aramaları gerektiğinden söz etmektedir. 5 yılı aşkın süredir hücrelerinde güvenli bir şekilde yaşıyor olmalarından olsa gerek kimse vakumlu kapıyı açmaya teşebbüs dahi etmemiştir. Ancak giderek artan kuşkuları kahramanlarımız harekete geçmesi için tetikleyici olacaktır...

İyi; Post apokaliptik bir dünyada; tipik tek mekanda geçen, bilim kurgu esintileri hissedebileceğiniz bir gerilim filmi. Oyunculuk ve grup dinamikleri de vasatın üzerinde. Her ne kadar gizem seviyesini düşük bulup, kurgunun tahmin edilebilir şekilde ilerlediğini düşünsem de türü sevenlerin göz atması gereken bir alternatif.
Kötü; Daha fazla gizem öğesi içermesini beklerdim. Grubun psikolojisi de daha iyi yansıtılabilirdi. Son çeyrek çok göstere göstere geldi...

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

UFO (2018)

1974 yılında Frank Drake, Carl Sagan ve diğer bilim insanları uzaya 'arecibo' mesajını yolladılar. Bu mesaj, evrendeki diğer yaşamlarla iletişim kurmayı amaçlayan temel matematik ve diğer bilgileri içeriyordu. M13 yıldız kümesi hedef alınmıştı ve dünya umutla bir yanıt beklemeye koyuldu. Ancak yanıtın M13' teki birine ulaşması 22,800 yıl sürecekti. Tabii önce onlar dünyaya gelmezse...

Zeki bir üniversite öğrencisi olan Derek, matematik alanında derece yapmaya çalışan başarılı bir gençtir. Günün birinde havalimanında yaşanan ve pilotların rapor ettiği gizemli bir olayın basına yansımasıyla olan biteni dikkatle takip eden Derek, çocukluğundan beri ilgi duyduğu dünya dışı varlıklar hipotezini yeniden araştırmaya başlar. Kalkış trafikleri havalimanından belli bir irtifada UFO olarak adlandırabilecekleri bir obje gördüklerini söylemektedirler. Dahası kuleye de rapor edilen bu durum, frekans girişimi olarak da değerlendirilerek kayıtlara geçirilmiştir. Basına konuşan yetkililerin üstün körü cevaplarından ve bir şeyleri örtbas eden tavırlarından şüphelenmeye başlayan Derek, havalimanına gider ve kendi araştırmasını yürütmeye karar verir. Pilot ve kule arasındaki radyo konuşmalarını dinleyen, olayın tanıklarıyla görüşen kahramanımız bir şeylerin yolunda gitmediğinden emindir. Çok geçmeden FBI' ın soruşturmaya dahil olması ve ulaşılabilir olan basına açık içeriklerin hızla karartılmaya başlanması, Derek'i haklı çıkarmaya başlar. Konuyu ilk olarak arkadaşlarına açan ve destek bekleyen kahramanımız, havalimanı yetkililerinin yalan söylediğinden emindir. Zira bulabildiği tüm kaynaklar ve tanıkların ifadeleriyle matematiksel hesaplamalar yapar ve o an havadaki şeyin yetkililerin örtbas etmeye çalıştığı gibi bir uçak olmadığını keşfeder. Dahası belli bir süreyle frekansların da bloke olmasından yola çıkarak bunun bir mesaj olabileceğini düşünür. Tabii mesajında evrensel bir dil olan matematikle çözülebileceğinden kuşkusu yoktur. Ancak son derece kompleks hesaplamalar ve teorileri dalan kahramanımız, tek başına bu işin içinden çıkmayacağını hisseder. Profesöründen yardım isteyen Derek, FBI' ın peşine düştüğünü öğrenir...

İyi; İlgi çekici konusu ve sürükleyici kurgusuyla özellikle matematikle arası iyi olanların daha çok sevebileceği bir yapım. Tipik UFO filmlerinde olduğu gibi gerçek bir hikayeden uyarlamadır ya da kaçırılma-alıkoyulma tarzı konseptler yerine konuya daha bilimsel yaklaşan bir alternatif. Gizem seviyesi ve oyunculuk da tatmin edici.

Kötü; Tv filmi havasında düşük bütçeli bir yapım. Biraz daha üstünde uğraşılsa daha iyi bir iş ortaya çıkabilirmiş.

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Upgrade (2018)

Yakın gelecekte, siberpunk bir evrene konuk oluyoruz. Teknoloji kullanımın Moore yasasında ön görüldüğü gibi hızla gelişmesi sonrasında, biyoteknoloji ve biyomekanik konularında insanoğlu çığır açan yeni buluşlar üretmektedir. Akıllı ev konsepti ve bilgisayar kontrollü akıllı araçların çok ötesinde, son teknoloji ürünü pek çok alet edevat, insanoğlunun yeni bir çağa ayak basmak üzerinde olduğuna işaret etmektedir. 

Grey - Asha ikilisi mutlu bir birliktelikleri olan genç bir çifttir. Büyük bir teknoloji firmasında çalışan Asha' nın aksine daha konvansiyonel yollardan para kazanan ve evinin garajında tamirat işleri yapan Grey, kendi halinde bir adamdır. Günün birinde birlikte dışarı çıkan çiftimiz, zorba bir grubun acımasızca saldırısına uğrar. Asha' nın gözlerinin önünde katledilmesini izlemek zorunda kalan ve o uğursuz geceden felçli bir adam olarak sağ çıkan Grey, hezeyan içerisinde yoğun bir depresyona sürüklenir. Ne pahasına olursa olsun, eşini infaz eden manyak ruhlu katilleri bulmaya çalışan kahramanımız, bir türlü emniyet birimlerinden istediği desteği alamaz. İyiden iyiye çaresiz hisseden ve intihar etmeyi düşünen Grey, Eron isimli eski bir müşterisinin ortaya çıkmasıyla reddedemeyeceği bir teklifle karşılaşır. Büyük bir biyoteknoloji şirketinin sahibi olan ve çalışmaları gözlerden uzakta bir şekilde yürüten Eron, 'stem' isimli insanlığın geleceği olduğunu düşündüğü bir elektronik modül geliştirmiştir. Stem sayesinde, beyin ve organlar arasındaki bağın tekrar kurulabileceğini söyleyen ve artık tekerlekli sandalyeye mahkum olmadığını vurgulayan Eron, onay vermesi halinde ameliyatı hemen yapabileceğini de ekler. Öncesinde teklife şüpheci yaklaşan Grey, başka seçeneği olmadığını hatırlayarak, bir şans vermeye ikna olur. En nihayetinde ameliyat sonrasında ayağa kalkmayı başaran ve hiç olmadığı kadar sağlıklı hisseden kahramanımız, bunun büyük bir lütuf olduğunun farkındadır. İşin ilginci, çok geçmeden 'stem' in kulak zarına ses dalgaları göndererek onunla iletişim kurabildiğini öğrendiğinde ise şaşkınlığını gizleyemez. Dahası, steam çevresindeki uyaranları algılayabilmekte, pratik hesaplamalar yaparak sorunları rasyonel bir şekilde hızla çözebilmektedir. Bedeninin hiç olmadığı kadar çevikleştiğini ve stem sayesinde daha önce hiç pratiği olmayan şeyleri bile ustaca yapabildiği keşfeden kahramanımız, hayat gayesi haline gelen, karısını öldüren çetenin peşine düşmeye karar verir...

İyi; Sürükleyici kurgusu ve ilgi çekici temasıyla, tipik bir 'Black Mirror' bölümünü andıran 'Upgrade' şans verilmesi gereken başarılı bir yapım. Bilim- kurgunun yanı sıra aksiyonda da hoşlananlar için ideal bir alternatif olabilir. Bu filmi sevenler Limitless (2011) yapımına da göz atabilirler.

Kötü; Gizem seviyesinin daha yüksek olmasını beklerdim. Son çeyrek daha farklı kurgulanabilirdi.

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

A Quiet Place (2018)

Evelyn- Lee çifti, ses duyusu oldukça gelişmiş olan yaratıklarla dolu post apokaliptik bir dünyada; ailelerini bir arada tutup, çocuklarıyla hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Sıra dışı en ufak bir gürültüde bile ansızın ortaya çıkan yaratıklar ise buldukları her şeyi yok edip, deyim yerindeyse terör estirmektedir. 

Ailesinin güvenliğini sağlamak için elinden geleni yapmaya söz veren Lee, medikal ve besin ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri ufak bir çiftliği sığınak olarak belirler. İhtiyaç duydukları malzemeleri edinebilmek için öncesinde deniz kumu dökerek ses yalıtımı sağladıkları patikalarda saatlerce çıplak ayak ilerleyen kahramanlarımız, her koşulda işaret diliyle ve yanlarında taşıdıkları fenerlerle anlaşmalarını gerektiği hususunda katiyen hem fikirdir. Zira metrelerce öteden en ufak bir gürültüye dahi tepki veren yaratıklar izlerini çabucak bulup, hemen her yerde ortaya çıkabilmektedir. Durumun sürdürülebilir olmadığının farkında olan Lee, gününün büyük bölümünü radyo sinyalleri ve s.o.s yayımlayarak yardım aramakla geçirir. Ancak tüm çabalarına rağmen bir türlü dış dünya ile iletişim kurmayı başaramaz. Yaratıkların zayıf bir noktasını bulmaya odaklandığında ise sese karşı ekstra duyarlı; olabildiğince ataklarken, görme yetilerinin olmadığını keşfeder. Ama ne yazık ki hala ailesini yaratıklardan koruyabilecek esaslı bir silaha sahip değildir. Öte yandan yeni bir bebek bekleyen Evelyn, doğumun olabildiğince gürültüsüz olması için günler öncesinde hazırlıklarla uğraşmaktadır. Her türlü ihtimali düşünerek planlar yapan çiftimiz, aksilik ya günün birinde çocukların oyun oynarken çıkardıkları bir gürültü sonrasında sığınaklarını deşifre etmiş olurlar. Uzun süredir kaçındıkları yüzleşme, hiçte beklemedikleri bir anda vuku bulur. Sessizliği bozmanın bedelini en ağır şekilde ödemek zorundadırlar...

İyi; Konsept olarak post apokaliptik bir dünyada geçen, baştan sona sürükleyici bir gerilim filmi. Oyunculuk ve mekan seçimlerinin de tatmin edici olduğu, göz atılması gereken bir alternatif. Tarz ve atmosfer olarak ele alındığında ise Cloverfield devam filmi vari bir izlenim verdiğini söyleyebilirim. Son olarak bu filmi sevenler, yine benzer şekilde gerilim yüklü Don't Breathe (2016) yapımına da göz atabilirler.

Kötü; Yaratık modellemeleri daha özgün olabilirdi. Filmin ana kahramanı Lee' nin duygusal tercihleri sorgulanabilir olsa da, akıllı bir adam olduğu ortada o yüzden zekice hazırlanmış birkaç bubi tuzağı görmeyi beklerdim.

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

The Cloverfield Paradox (2018)

Resmi kayıtlara göre dünyanın tüm enerji kaynakları beş yıl içerisinde tükenecek. İnsanlığın geleceği, riskli bir deney görevi için tasarlanan uzay istasyonu ve yörüngede test edilecek olan Shepard parçacık hızlandırıcısına bağlı. Astronotlar eğer Shepard' ı düzgün bir şekilde çalıştırabilirlerse, kendiliğinden enerji üretmeye başlayacak ve dünyanın enerji krizini kökten çözebilecek...

Tüm dünya genelinde süre gelen enerji krizi, hükümetlerin yeni önlemler ve kısıtlamalar getirmesiyle gündelik hayatı iyice yaşanmaz bir hale sokmuştur. Petrolün tükenmek üzere olması, petrol savaşlarını gündeme getirmekte, ülkeler arasında savaş tamtamlarının çalmasına sebep olmaktadır. Tüm bu sorunları kökünden çözebilecek Shepard parçacık hızlandırıcı ise uzay istasyonunda bir grup astronot himayesinde, dünya yörüngesine yakın bir konumda çalıştırılmaya hazırdır. Parçacığın uzay zaman düzleminde yırtık oluşturabileceğini ve birden fazla boyutun iç içe geçmesi gibi riskler yaratabileceğini dillendiren uzmanlar, böyle bir riskin dünyanın sonunu getireceğini söyleyerek, Shepard' ın ancak yörüngede çalıştırılmasına izin verirler. Tüm hazırlıkların tamamlanmasının ardından ilk ateşlemenin başarısızlıkla sonuçlanması büyük bir hayal kırıklığı yaratır. Somut olarak enerji üretiminin başarılmış olmasına rağmen, büyük bir yangın çıkmış, sisteme ekstra yük bindiği için uzay istasyonu da hasar almıştır. Yeni bir deneme yapabilmek ve ellerindeki tükenmek üzere olan yakıtı efektif kullanabilmek için hızla sistemleri onarmaya başlayan astronotlar, çok geçmeden büyük bir şok yaşarlar. Dünya ile iletişimlerinin koptuğunu keşfeden kahramanlarımız, fiziksel olarak da bir türlü seyrüsefer sistemlerinde dünyayı bulamamaktadırlar. Kiel liderliğinde neler olup bittiğini anlamaya çalışsalar da sürekli bir şeyler eksik kalmaktadır. Görevin deneysel ve tehlikeli olduğunun bilicinde olmalarına rağmen, Shepard' ın onları galaksinin ücra bir köşesine ışınladığı düşüncesi bile zihinleri kemirmeye yetmiştir. Etrafı kolaçan etmeye başladıklarında ise uzay gemisinde bir takım gariplikler keşfeden kahramanlarımız, Jensen isimli gemide olmaması gereken bir mürettebatla karşılaşırlar. İşleri yeniden yoluna sokmak için Shepard' ı tekrar çalıştırmayı öneren ekibin fizikçisi Schmidt, bir planı olduğunu iddia etmektedir. Kaos ise henüz yeni başlamıştır...

İyi; Sürükleyici atmosferi ve gizem seviyesiyle, bilim- kurgu sevenlerin göz atması gereken başarılı bir alternatif. Oyunculuk ve görseller de gayet iyi.

Kötü; Son çeyreğin beklentinin altında kaldığını söyleyebilirim. Filmin süresi de biraz daha kısa olabilirmiş.

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

The Thirteenth Floor (1999)

''Düşünüyorum; o halde varım...''
R.Descartes

Yarı iletkenler ve mikroçipler üzerine yaptığı çalışmalar sonrasında büyük ün kazanan ve kendi teknoloji şirketini kuran Hannon Fuller, pek çokları tarafından çağının Einstein' ı olarak adlandırılan bir dahidir. Ömrünün tamamını gelmiş geçmiş en iyi sanal gerçeklik simülatörünü yapmaya adayan Fuller, son altı yıldır birlikte çalıştığı asistanları Hall ve Whitney' ile beraber şirketinin 13. katında araştırmalarını sürdürmektedir. Tamamen gözlerden uzakta yapılan çalışmalar, basından da sır gibi saklanmaktadır...

Genç bir bilgisayar yazılım uzmanı olan Douglas Hall, bir sabah uyandığında işvereni Fuller' in öldürüldüğü haberiyle büyük bir şok yaşar. Dahası polisler tarafından baş şüpheli olarak görülmektedir. Geçen gece neler olup bittiğinden bir haber Fuller' in başına gelenleri sorgulamaya başlar. Hemen şirkete gidip Whitney ile görüşen kahramanımız, simülatör henüz tamamlanmadığı halde Fuller' in risk alarak simülasyona dahil olduğunu öğrenir. Bilinç nakli gibi son derece tehlikeli bir işlemi barındırsa da kendi gençlik dönemini yeniden yarattığı 1937 yılı Los Angeles' ına sık sık ziyaretler yapan ve zamanının çoğunu sanal dünyada geçiren Fuller, görünen o ki bir şekilde Hall' a hissettirmeden bir takım denemeler de yapmıştır. Öte yandan Fuller' in herkesten sakladığı Paris' de yaşayan kızı Jane' in miras davası için ortaya çıkması, Hall cephesinde işleri daha da karmaşık hale getirir. Zira Jane babasının kendisine ulaşıp, simülatörü kapatmak için yardım istediğini söylemektedir. Telefon kayıtlarına göre ölümünden saniyeler önce Fuller' in Hall' u aradığının ortaya çıkması ise polisin elini epeyce güçlendirir. Olay gecesi neler olup bittiğini bir türlü hatırlayamayan ve geceye dair hafızasında derin boşluklar bulunan kahramanımız, bir yandan da deyim yerindeyse dejavular yaşayarak, oldukça hoş ve alımlı bir bayan olan Jane' e ilgi duymaya başlar. Masumiyetini ispat edebilmek için Whitney' nin yardımıyla simülatöre dahil olan ve Fuller' in izini süren Hall, bir şekilde kendi adına bırakılmış bir not ya da mesajın peşine düşer. Bu sayede gerçeği ortaya çıkarabileceğini düşünen kahramanımız, çok geçmeden Fuller' in bilinçaltında yaşattığı saklı dünyasında gezinmeye başlar. Uzun yıllardır üstünde çalıştıkları simülatörün en az kendisi kadar gerçek olduğu fark eden Hall, Fuller' in dehasını karşısında bir kez daha mahcup olur. Fuller' in son zamanlarında yaptığı gibi sık sık simülatöre giriş yapan ve patronunun başına gelenlerle ilgili ipuçları arayan kahramanımız, zamanının giderek daraldığının farkındadır...

İyi: Baştan sona ilgi çekici felsefik konusu ve sürükleyici atmosferiyle, türünde öncü bilim-kurgu, gerilim filmlerinden biri. Oyunculuk ve gizem seviyesi de oldukça başarılı. Yapım yılı itibariyle eXistenZ (1999) ve The Matrix (1999)' in gölgesinde kalsa da bilim- kurgu sevenleri fazlasıyla tatmin edeceği ortada. Öte yandan C. Nolan imzalı gişe rekortmeni Inception (2010) daki 'rüya içinde rüya' konseptinin de fikir babası olduğu söylenebilir. Filmi anlamakta zorlananlar şu çizime göz atabilirler...

Kötü; Ufak mantık hataları yok değil, ancak görmezden gelinebilir seviyede :)

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Life (2017)

Uluslararası Uzay İstasyonu, yaklaşık sekiz ay süren Mars görevinin ardından çok kıymetli toprak numuneleriyle birlikte yörünge yolculuğuna hazırlanır. Ancak Pilgrim kapsülünün zarar görmesi neticesinde numunelerin tehlikeye girmesi tüm ekibin yoğun çaba sarf etmesi gereken büyük bir probleme dönüşür. 

Ekibin güvenlik ve karantina uzmanı olan Dr. North, uzun uğraşlar sonucunda elde ettikleri toprak numunelerinin protokollere uygun şekilde izole edilerek incelenmesini ister. Ekibin bilim uzmanı olan Hugh, büyük bir merak ve ilgiyle mikroskobunun başına geçer ve örneklerini incelemeye koyulur. Mars yüzeyinden alınan toprak parçası içerisinde, tek hücreli silli bir mikroorganizmayı izole etmeye başaran Hugh; sıcaklık değişimi, besin ortamı, elektriksel uyarım gibi çeşitli yöntemlerle mikroorganizmayı canlandırmaya çalışır. En nihayetinde uyaranlara cevap veren ve hareket etmeye başlayan mikroorganizma, keşif ekibi başta olmak üzere tüm dünyada büyük ilgi uyandırır. Zira dünyada yaşamanın nasıl başladığı gibi önemli bir sorunsala cevap bulabileceklerini düşünen Hugh, mikroorganizmaya Calvin adını verir. Calvin' in insanlar gibi karbon kökenli bir canlı olduğuna işaret eden ve çok hızlı bir şekilde glikoz tükettiğe şahit olan kahramanlarımız, tetkiklere devam ederler. Calvin' in son derece hızlı bir şekilde büyümesi ve kütlesini arttırması oldukça şaşırtıcıdır. Güvenlikten sorumlu olan North ise Calvin' in kesinlikle laboratuvardan çıkmaması ve karantina altında tutulmasından yanadır. Ancak laboratuvarda yaşanan bir kaza sonrasında Calvin' in güvenlik duvarını aşması ve keşif ekibinden birini öldürmesi tüm planların değişmesine sebep olur. Calvin' in iyi niyetli olmayan, saldırgan doğası uzay gemisinde endişe dolu bir panik ortamı oluşturur. Dahası Calvin' i yakalayabilmek için yakıtlarının çoğunu tüketen kahramanlarımız, istemsiz bir şekilde uzay gemisinin dünya yörüngesine oturmasına neden olurlar. Hugh, marslı organizmanın tıpkı insanlar gibi oksijen ve besine ihtiyaç duyduğunu ve bu sebepten ötürü son derece tehlikeli olduğunu yeniler. Öte yandan dünyayla iletişimi kopan ve yakıtları hızla tükenen kahramanlarımız, bir yandan da gemide serbest halde dolaşan Calvin tehlikesi ile yüzleşmek durumundadır. Ne pahasına olursa olsun güvenlik protokolünü uygulamaya kararlı olan North, dünyaya bu şekilde dönemeyecekleri konusunda ısrarcıdır. Bir şekilde Calvin yok edilmeli ya da Pilgrim uzayın derinliklere savrulmalıdır. Esaslı bir plana ihtiyaç duyan North ve David, Calvin' in dünyaya ulaşmaması için ellerinden geleni yapmaya kararlıdır...

İyi; Sürükleyici kurgusu ve giderek tırmanan gerilim seviyesiyle göz atılması gereken başarılı bir bilim-kurgu filmi. Oyunculuk ve görsel efektler gayet iyi. Tipik Alien, Prometheus benzeri hatlara sahip olsa da, hikaye son derece ilgi çekici.

Kötü; Her ne kadar grup dinamikleri başarılı olsa da senaryodaki hızlı geçişler sebebiyle karakter gelişimleri aksaklıklara sebep oluyor. Gizem seviyesi bir tık daha iyi olabilirmiş.

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »

Prometheus (2012)

Bazen yaratmak için önce var olanın yok edilmesi gerekir.

Tarih 2 Aralık 2093, bilimsel keşif gemisi Prometheus, uzayın derinliklerinde ilerlemektedir. Weyland Endüstri adındaki özel şirketin kurucusu olan Peter Weyland' ın arzusu üzerine bir araya getirilen bilim insanları, büyük bir keşfin arifesindedir. Zira doktor Charlie Holloway ve Elizabeth Shaw dört yıl öncesinde büyük bir keşfe imza atmış ve İskoçya’da bulunan Skye Adası’nda bir mağarada yaptıkları kazı neticesinde dünyada insan yaşamının nasıl başladığına ilişkin önemli ipuçları edinmişlerdir. Öncesinde Mısır, Maya, Sümer, Babil gibi büyük medeniyetlerden kalan reliklerden elde ettikleri bilgileri, son keşifleriyle örtüştüren ve bu sayede dünya dışında başka bir yaşanılabilir gezegenin (terraform) de uzayda var olabileceğini düşünen kahramanlarımız, ufak bir taslak harita bile oluşturmuştur. Dahası LV 223 olarak adlandırılan bu gezegende insanı yaratan tasarlayıcıların da bulunduğunu düşünen Shaw, bu sayede Weyland' ın ilgisini çekmeyi başarmıştır. Prometheus gemisinin harekete geçmesiyle ise bilinmeze yolculuk başlar.

Uzun bir süre boyunca hiper uyku kapsüllerinde kalan keşif ekibi, LV 223' e yaklaşmaları sonrasında David tarafından uyandırılır. David, Weyland' a hizmet etmek için yaratılmış, hemen her konuda bilgi sahibi, morfolojik olarak da insan vari modellenen bir androidtir. Tüm keşif ekibi hiper uykudayken, onların rüyalarını izleyip, sürekli kendisini geliştiren ve yaratıcı olan insanlara daha yakından göz atan David, aynı zamanda gemideki komuta zinciri içerisinde de önemli bir role sahiptir. Weyland' ın son derece otoriter, despot kızı Vickers ise geminin finansmanını sağlayan ve bu sayede kritik kararlarda son sözün sahibi kişidir. İlk yapılan analizlere göre LV 223 gezegeninin sert ve kayalık bir zemin üzerine kurulu olduğu ancak atmosferin dünyaya benzer olması sebebiyle yaşanılabilir olduğu öngörüsüyle yola çıkan kahramanlarımız, piramit benzeri büyük bir yapının hemen yakınlarına başarılı bir inişin ardından etrafı kolaçan etmeye koyulurlar. Kaptan Janek ve bir grup mürettebat gemide kalıp, radyo aracılığıyla iletişim ve lojistiği sağlamaktan sorumludur. Shaw ve Holloway önderliğindeki bilim ekibi ise yüzeye ilk adımı atacak ve piramidi inceleyecek kişilerdir. David' in atmosferi taraması ve solunabilir olduğunu söylemesi üzerine kasklarını çıkaran kafilemiz, büyük bir hayranlıkla piramidin içerisini gezmeye başlarlar. Herhangi bir tehdide karşın silahlarını ve teçhizatlarını da yanlarından eksik etmeyen öncü ekip, ufak dronelar sayesinde bulundukları piramidin haritasını çıkarmaya konsantre olurlar. Büyük avlular ve devlerin geçebileceği kadar büyük kapılarla dolu olan piramit, hava kararmadan gezebileceklerinin çok ötesinde devası bir yapıdadır. Bu sırada büyük bir oda bulan David, kendi boyutlarının neredeyse iki katı büyüklüğünde dört tane hiperuyku konsolu da keşfeder. Konsollardan birinde 'Space Jockeys' ya da 'The Pilot' olarak refere edilen, Shaw' un tasarlayıcılar olarak söz ettiği bir uzaylı hemen karşılarında belirir. Gerekli bilimsel tetkikleri yapmak ve en önemlisi dna testi ile tezini kanıtlamak isteyen Shaw, Prometheus' dan gelen fırtına uyarısına aldırış etmeden, örnek almaya koyulur. Öte yandan bir başka odada içlerinde siyah yapışkan sıvıların bulunduğu, binlerce küp keşfeden araştırma ekibi, zeminde bir şeylerin hareket ettiğinden neredeyse emindir. Fırtına iyice bastırmadan bir an evvel Prometheus' a gitmek için yola çıkan kahramanlarımız, ellerine geçirebildikleri kadar çok örnekle uzay gemisine dönerler. Gerekli strelizasyon işlemlerinin ardından, dna testi sonrasında insan ırkıyla %100 eşleşme yakalayan Shaw, tarifsiz bir mutluluk yaşamaktadır. Zira köklü inanışları ve din kavramını rafa kaldıracak bu buluş, son derece önem arz etmektedir. Yıllar süren çalışmaları ve yoğun çabaları sonrasında gerçekten de tasarımcıların var olduğunu ispat etme aşamasındadır. Ancak ne yazık ki Holloway' ın piramitten döndüklerinden beri kendisi iyi hissetmemesi sevincini kursağında bırakır. Görünüşe göre gemiye kendilerine ait olmayan şeytani bir şeyle dönmüşlerdir...

İyi; Bilim-kurgu denilince ilk akla gelen yönetmenlerden biri olan Ridley Scott, yine her zaman olduğu gibi klasını konuşturmuş diyebiliriz. Alien serisiyle kronolojik olarak paralel ilerleyen yapım, tekinsiz atmosferi ve sürükleyici kurgusuyla son derece iddialı. Oyunculuk ve görsel efektler de keza gayet başarılı. Ayrıca; kriyojeni, hiper uyku, terraform gibi bilimsel konuların da altmetinlerde yer alması filmin kitabi yönünü de güçlendirmiş.

Kötü; Grup dinamikleri iyi olsa da karakterlerin biraz da detaylı tanıtılması daha hoş olabilirdi. Aralarda ufak mantık hataları yok değil...

Editör'ün Puanı

Daha fazlası »